Federal Almanya’da, şu günlerde, göl ve denizlerin bulunduğu tatil beldeleri hiç olmadığı kadar rağbet görüyor.
Plajlar, oteller, restoranların yanı sıra barlar, cafeler, mağazalar, kuaförler, kozmetik stüdyoları.
Tatil bölgelerinde her yerde garson, komi, temizlik işçisi ilanı.
Almanya elbette ezber bozan iç turizm patlamasını koronaya borçlu. Bir de Türkiye’ye seyahat uyarılarına.
GERÇEKTEN KORONA MI?
‘Oysa geçen yıla kadar Türkiye turizmden yılda ortalama 31 milyar avro kazanç elde ediyordu. Almanya’dan ise geçen yıl 5 milyondan fazla turist ülkemize adeta akın etmişti.’
Bugün ise Türkiye’de alışılmadık manzaralarla karşı karşıyayız. Yazın cıvıl cıvıl olan tatil beldeleri adeta sinek avlıyor. Hayalet kentlere dönüşmüş halde. Turizm sektörü kan ağlıyor. Sadece otelciler, seyahatçileri uçakçılar, gastronomi değil. Temizlik görevlileri, kat çalışanları, garsonlar, taksiciler, marketçiler. Say say bitmez.
Son bir umut, temmuz ayı başındaki Berlin’deki “sıcak temas” da sonuçsuz kaldı üstelik. Türkiye’ye seyahat uyarısı hâlâ yürürlükte.
O görüşmede Berlin’e gelen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, AB’nin Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısının siyasi nedenlerle devam ettiğini savunmuştu. Alman Dışişleri Bakanı Maas da “değerlendireceklerini” söylemekle yetinmişti.
Tabii “korona yüzünden”.
‘Dönüp baktığımızda salgından çok daha fazla etkilenen İngiltere için seyahat uyarısının kaldırıldığını görüyoruz. İç turizmde ise tercih edilen bölgelerin başında gelen Bavyera’daki tatil bölgelerindeki enfeksiyon sayıları ise Türk tatil bölgelerine göre daha yüksek üstelik.’
Ankara için hayal kırıklığıyla sonuçlanan temaslardan sadece birkaç gün sonra ise Berlin Türkiye’ye yeniden göz kırptı.
Hükümetin turizm sorumlusu Almanya-Türkiye turizmi için umut veren sözler söyledi. Alman hükümetinin turizm sorumlusu Thomas Bareiß, Türkiye’ye yakın bir zamanda Alman turistlerin de gidebileceği yolunda demeç verince umutlar tavan yaptı.
UYARILAR SEYAHATİ İMKANSIZ HALE GETİRDİ
Türkiye’ye yönelik seyahat uyarıları hem Ankara tarafından hem de Almanya’da yaşayan Türkiye kökenliler tarafından “siyasi “ olarak algılansa da Almanya’nın çok önemli politik haber analiz sitesi “nachdenkseiten.de” şu çok iddialı ve çarpıcı başlığı attı: “Korona günlerinde ilk Alman milliyetçiliği.”
Federal Almanya’nın efsanevi başbakanları Willy Brandt ve Helmut Schmidt hükümetlerinde Planlama Şefi olarak da görev yapan ve Brandt’ın konuşma metinlerini o dönemde kaleme alan 82 yaşındaki Albrecht Müller’in yayıncısı olduğu “NachDenkSeiten” sitesinde yer alan analizde, Jens Berger, Türkiye’ye seyahat uyarılarına ilişkin tartışmaları adeta tepe taklak etmiş. Sanki “cebini doldurma iştahı ve hırsıyla hareket eden Almanya’nın turizmden yaşayan ülkelerin can çekişmesini umursamadığını” ilan etmiş.
Gazeteci yazar Jens Berger
Jens Berger sosyal, ekonomik ve finansal konularda yazılar ve kitaplar kaleme alıyor. Ana akım medya dışında kalan ve iyi bir takipçi kitlesine sahip yazarlardan. Fırlak düşünceleriyle haklı bir ilgiyi hak eden Berger’in, Almanya’yı “tatil milliyetçiliği” yapmakla suçladığı yazısından dikkat çekici bazı bölümler, şöyle:
“Küresel turizme bakınca Alman iç turizminin yanında uluslararası turizmin bir gözü morarmış vaziyette olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Nedeni açık: Kimileri korona korkusu nedeniyle yurtdışına seyahat etmekten vazgeçerken kimilerinin de seyahat uyarıları ve yasaklarla yurtdışına seyahat etmeleri imkânsız hale getirildi.
HIRVATİSTAN-TÜRKİYE YERİNE ALLGÄU VEYA BALTIK DENİZİ
Eskisi kadar olmasa da insanlar seyahat etmeye devam ediyor. Ancak Tayland, Türkiye veya Hırvatistan’a gitmek yerine, Allgäu veya Baltık Denizi’ne gidiyorlar. Markus Söder daha nisan ayında iç turizmde oteller ve restoranların yüzünün güleceği kehanetinde bulunmuştu. Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın seyahat uyarıları ile birlikte kehanetleri de gerçeğe dönüştü.
Maas daha birkaç hafta öncesine kadar, Almanların bu yaz yurtdışına çıkma şansının olmayacağı konusunda ısrar ediyordu. Hemen ardından Alman tatil bölgelerindeki rezervasyonlar hız kazandı. Buna karşılık Türkiye veya Hırvatistan gibi klasik tatil ülkeleri havaya bakakaldı. Peki bu, sözü geçen ülkeler için ne anlama geliyor? Hırvatistan veya Türkiye gibi ülkelerde tüm tatil bölgelerinin kaderi turizmden elde edilen gelirlere bağlı.
EKONOMİLERİ ZAYIFLARKEN ALMANYA CEBİNİ DOLDURUYOR
Sadece Antalya bölgesinde, bir milyon kişi doğrudan veya dolaylı olarak turizmden gelen gelirlerle yaşıyor. Burada kısa süreli çalışma ödemeleri veya kurtarma paketleri de yok. Şimdilik sadece bu felaketin sonuçları hakkında spekülasyon yapabiliriz. Ne yazık ki, önümüzdeki yıllarda da eğer bir mucize olmazsa benzer bir senaryo ile karşı karşıya kalmaları mümkündür.
Bu ülkelerin ekonomik temelleri daha da zayıflarken Almanya gibi ülkeler ekonomik çıkarları çerçevesinde iç turizmden paraları cebine doldurmaktadır.
HA TÜRKİYE’YE TATİLE HA SAVAŞ BÖLGESİNE GİTMİŞSİN
Peki, Almanya sonuçları hafifletebilir mi? Elbette! Örneğin, Türkiye’nin Covid-19 nedeniyle seyahat uyarısı yapılan ülkeler listesinde yer alması konusunda ikna edici bir neden söz konusu değil. Bu uyarı sadece ‘öneri’ olarak gösterilse de söz konusu seyahat uyarısı tur şirketlerini yasal açıdan köşeye sıkıştırıyor. Resmi seyahat uyarısı bulunan bir ülkeye rezervasyon yaptıran herkes, iptal ettirebilir. Diğer taraftan kişi tatile gitmek istiyorsa turizm şirketlerinden bilet almak zorunda değil tabii. İstediği havayolunun biletini özgürce alabilir. Buna karşılık ek sigortadan veya yurtdışı sigortasından yararlanamaz. Yani Antalya’ya gitmek isteyen bir turist, savaş bölgesine giden bir kişi ile aynı durumdadır.
Almanya’nın gerçekliği kanıtlanamayan seyahat uyarılarına neden bu kadar bağlı kaldığı konusunda çeşitli spekülasyonlar yapılabilir. Türkiye örneğinde olduğu gibi arkasında politik nedenler olabilir.
DIŞ TURİZMİN ÇÖKMESİ PAHASINA İÇ TURİZMİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Bununla birlikte, dış turizmin çökmesi pahasına iç turizmi güçlendirmeye çalıştığı akla daha yatkın geliyor. Bunun felaketle sonuçlanacağını bilerek üstelik.
Buna tatil milliyetçiliği diyebilirsiniz.
Bununla birlikte, küçük bir dipnot olarak, durumun bir de kazananı olduğunu belirtmek gerekiyor: İklim değişikliği açısından baktığınızda kendi ülkenizde tatil yapmanız her zaman iyidir. Ama gelin de bunu Poreč’te kat temizlikçisine, Antalya’da bir sörf hocasına veya Chiang Mai’de bir esnafa anlatın.”
“Nachdenkseiten.de” yazarı Jens Berger, “The Kick of Money” (2015) ve Spiegel’in en çok satan kitaplarından “Wem gehört Deutschland?” (2014) ve en son da “Wer schützt die Welt vor den Finanzkonzernen?” (Dünyayı Finans Devlerinden Kim Korur?” gibi yankı uyandıran çalışmalara imza atmış bir araştırmacı.
IŞIN TOYMAZ – STUTTGART
Kapak Foto: Vidar Nordli-Mathisen on Unsplash
GÖRSEL: westendverlag.de,
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.